Sayfalar

31 Temmuz 2015 Cuma

Her Hale Gülerek Bakıp Şükretmesini Bilmek

Hep imrenmişimdir pozitif insanlara. Çünkü negatif düşünen (malesef) bir yapıya sahibim. En mutlu anımda bile kötü bir şey olacak mı endişesi taşırım. Bu yüzdende hiçbir zaman gerçek anlamda uzun süreli mutluluklarım, pozitifliklerim olmaz. Ben olduramıyorum en azından.
Bugün yine pozitiflik akan, yüreği altın gibi değerli ve güzel bir insanın instagram hesabına denk geldim. Bloguda varmış sanırım ama instagram da paylaşımlarından, yazdıklarından o kadar etkilendim ki inceleyemeden direk kendimi bu yazıyı yazarken buldum.
Bayan lösemi hastası ve radyoterapi görüyor. Ama hastalığından, radyoterapi gördüğü bu süreçten o kadar güzel bahsediyor ki. Okurken kendi kendinize muhtemelen '' gerçekten radyoterapiden mi bahsediyor? Nasıl bir insan bu kadar pozitif enerjili, hastalığa karşı nasıl bu kadar güzel bakabilir?..'' sorularılarınızı kendinize sorarsınız. Radyoterapideki o makinayı bir robota, yatılan kısmını şezlonga, yapılan işleme ise ışınlanma olarak anlattığını bu süreçte ağaçları, gökyüzünü, güneş ışınlarını gördüğünü o kadar harika bir şekilde anlatmış ki o güzel yürekli insan. Kesinlikle hayatımda örnek alacağım insan bu dedim kendime! Böyle olmalıyım. Pozitif, başıma gelen sıkıntılara güzellikler takıp şükredecek şeyler bulmalıyım. Karamsarlıktan uzak olmayılım.
Yazdıklarını okudukça o anda insan kendisiyle baş başa kalıyor. Dert edindiğimiz şeyler nasıl da saçma, ufak tefek şeyler. Ve biz o ufak tefek şeyleri nasılda abartıp kocaman büyültüyoruz gözümüzde. İnsanlar ölümcül hastalıklarla boğuşurken -üstelik bu kadar pozitif şekilde- savaşta mücadele ederken, evlat, anne, baba acısını yaşarken ''sevgilimden ayrıldım çok mutsuzum, o beni sevmiyor kendimi ölecekmiş gibi hissediyorum'' gibi ukalaca söylenen dertler (!) komik gelmeye başlıyor. Bırak ya bu mu senin derdin diyesi geliyor insanın. Ben eskiden dertlendiğim şeylere şuan bunu söyleyebiliyorum en azından :)
Hayatımda olmak istediğim gibi olmaya çalışacağım artık. Hani bir söz vardır ya ''Ya olduğun gibi ol ya da göründüğün gibi ol''... Bende öyle yapmaya çalışacağım bundan sonra. Mutlu ve pozitif gibi görünüp gerçekten öyle olmaya çalışacağım. Her halde şükredecek bir şey bulan, pozitif, enerjik, güzel düşüncelere sahip bir insan olacağım.. İnşAllah :)

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Sevgiden Daha Önemli Olan Duygu; Güven!

Yazmayalı ne kadar uzun zaman olmuş! Sonunda kendimi buraya atabildim. Her ne kadar çok yazmak istesem de yazmayı istediğim konuları toparlayamadım ya da o an yazdıklarımı beğenmedim silip geçtim.

Bu kadar fazla uzun aranın bir nedeni de aslında eski bilgisayarımın çökmüş olması. Uzun bir sürede yeni bir bilgisayar alamayınca ara böyle uzamış oldu.

Bugün bir forum sitesinde -sadece kadınların bulunduğu geniş, güzel bir forum sitesi- bir ihanet konusu üzerine yazma ihtiyacı duydum. Daha doğrusu içimdekileri dökme ihtiyacı...
Aldatılma meselesiydi konu. Bir bara giden eş ve orada yaşadıkları aldatılma sayılır mı sayılmaz mı kadın ne yapmalı tarzında konuşulan bir ortam vardı. Bu konu bana yazma isteği uyandırdı. O sitede takıldığım süreçte çoğunlukla insanların derdini paylaştığı kısım olan konular daha çok ilgimi çekti her zaman ve onları okudum sürekli, okumaya da devam ediyorum. 

Ancak gördüklerim karşısında o kadar büyük hayal kırıklıklarına ve garip duygulara kapılıyorum ki anlatamam. Erkeklere karşı -aslında herkese karşı bir parça güvensizliğim vardır- olan güvensizliğimi kat ve kat arttıdı üstüne bir de evlilik ile ilgili düşüncelerimi, beklentilerime format attı. Tamam bir peri masalı sonu gibi her zaman mutlu bir hayat hayal etmiyordum ama evliliklerin, erkeklerin bu kadar sorunlu olduğunu da düşünmemiştim. 

Konuların yarısını erkeklerin ihanetleri, evliliklerde geçen sorunlar oluşturuyor. Haliyle her zaman onları okuyorum. Erkeklerin yaptıkları karşısında da güvensizliğim artıyor. 
Eşinin yüzüne karşı başka kadınların güzelliğinden bahseden, başka kadınlarla ilişkisi olan, internette birileriyle tanışan, barlara vs. gidip iğrenç durumlara düşen erkekleri gördükçe kendime ''aldatmayan, gözü dışarı kaymayan, adam gibi sevip eşinden başkasını gözü görmeyen erkek kaldı mı?'' sorusunu sorar oldum. Cevabıysa hayır oldu her seferinde. Tabi ki adam gibi adamlarda vardır lakin istisna onlar, istisnalarda kaideyi bozmuyor haliyle. 

Evliliklerde ise sıradanlaşma (bu kaçınılmaz son, kabul ediyorum), eşlerin bir evde farklı iki hayat yaşaması, klasik Türk erkeği gibi göbek kaşıyarak televizyon izleyen son derece ilgisiz kocalar, iki kişinin evliliğinin içerisinde kendini bulan kaynanalar, görümceler, eltiler, evde eşi ve çocuğu olduğu halde kendisine yeni heyecan arayıp yaşanan aldatmalardan (hem kadın hem de erkek için geçerli. Kadınlarda aldatabiliyor sonuçta), karısını döven erkeklerle (!) geçen hayatlar. Puff yazarken bile daraldım!! 

Sonuç mu? 
Erkeklere olan güvenim bu forum sayfası sayesinde sıfırlandı, evlilikten beklentilerim dibe çöktü. İleride nasıl bir hayat yaşarım, yalnız mı olurum, ailemle mi olurum kafama taş düşer de evlenir miyim bilmiyorum. Ama bu güvensizlikle ne kadar sağlıklı bir hayat kurarım kendime bilmiyorum. Zira ciddi anlamda erkeklere olan tüm güvenimi kaybettim...
Ve en kötüsü de ne biliyor musunuz? Güven sevgiden çok daha önemlidir. Güvensiz bir sevgi nereye kadar ileri gidebilir ki. Bu yüzden erkek milletiii (tabi ayrıca güveni boşa harcayan kadın milleti) size sesleniyorum size güvenen insanların güvenini boşa harcamayın, dürüst olun ama yinede güvenen insanı güvendiğine pişman etmeyin.